30 Nisan 2013 Salı

HAYBER GAZVESİ (M. 629)



Hadîs-i Şerîf, :  
“Kim günde yüz defa ‘Sübhânallâhi ve bihamdihî’ derse günahları -denizköpüğü kadar da olsa- dökülür.”
 (Hadîs-i Şerîf, Muvatta, İmâm Mâlik)
Hicrî:18 Cemâziyelâhir 1434   •Fazilet Takvim

HAYBER GAZVESİ (M. 629)


Hayber, Medîne-i Münevvere’nin Şam cihetinde dört günlük mesafede bir şehir idi. Çevresinde birçok kaleler, hurmalıklar, tarlalar vardı. Burada Yahudiler otururlardı. Birçok İslâm düşmanları da gelip bunlara katılıyordu. Bunlar müslümanlara karşı bir tehlike teşkil ediyorlardı.
 Hicret-i seniyyenin yedinci senesi Muharrem ayında, Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz dörtyüz piyade, iki yüz süvari ile Hayberi muhasara etti.
İslâm ordusu Hayber’e geceleyin geldi. Fakat, bir kavmi habersiz basmak Peygamber Efendimiz’in âdetleri değildi, sabaha kadar bekledi, sabahleyin muhasara başladı. Hayber kaleleri pek müstahkem idi. İslâm sancağı her gün ashâb-ı kiramdan büyük bir zâta veriliyor, fakat tam fütuhat nasîp olmuyordu. Nihayet, bir gece Fahr-i Âlem Hazretleri buyurdu ki:
“Yarın İslâm sancağını öyle bir zâta teslim edeceğim ki, o düşmana dâimâ hücum eder, asla kaçınmaz. O Cenâb-ı Allâh’ı ve Resûlü’nü sever. Cenâb-ı Hak ile Resûlü de onu sever. Allah onun elleriyle fetih nasîp buyuracaktır.”
Ertesi gün Hz. Ali (k.v.) Medîne-i Münevvere’den geldi. Göz ağrısından rahatsız olduğu için geride kalmıştı. Resûl-i Ekrem Hazretleri İslâm sancağını Hz. Ali’ye verdi. O da hemen Hayber kalelerinden Kamus kalesi üzerine yürüyüp önünde sancağı dikti, birçok yahudiler ile mübârezede (teke tek savaşta) bulunup hepsini tepeledi ve en nihayet Kamus kalesini fethetti, diğer kaleler de birer birer zaptedildi.
Hayber arazisi beytülmâl nâmına kaydedildi. Ahâlisi de bu araziyi ekip hâsılatının yarısını beytülmâle vermek üzere yerlerinde bırakıldı.
Hayber gazvesinde Müslümanlardan on beş şehid vardı. Düşmandan doksan üç kişi öldü.   Bilmen
Hicrî:18 Cemâziyelâhir 1434   •Fazilet Takvim

ATALAR SÖZÜ:
• Dibini bilmediğin kuyuya inme.
 

• Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz.
Hicrî:18 Cemâziyelâhir 1434   •Fazilet Takvim

HAYBER GAZVESI

Hz. Peygamber'in hicretin 7. yılında fethettiği, Sam-Medine yolu üzerinde Medine'nin 15I km. kuzeyinde Yahudilerin oturduğu bir yerleşim merkezi. Hayber Yahudi dilinde kale demek olup burası ayni zamanda hurma ve tahıl merkezidir. Kalesinin yedi burcu vardır. Bunlar Nâim, Kamûs, Sik, Netah, Sülâfim, Vatih ve Ketîbe'dir
(Ibn Sa'd et-Tabakâtü'l-Kübrâ II,106)

Hz. Peygamber Hayber Yahudilerinin Medine'ye karşı müşriklerle ittifak halinde olmaları ve pek çok Yahudi kabilesinin burada toplanmasından dolayı Hudeybiye musalahasından sonra Hayber'i fethetmek üze re hazırlıklara başladı
(Vakidî, Kitabü'l Megazî, II, 441-442, Ibn Hisâm, es-Siretü'n-Nebeviyye, III, 201)

Hz. Peygamber, bu cihad hareketi için sadece cihada rağbet edenlerin katılmasını emretti. Medine'de Siba' b. Urfuta'yi vekil bıraktı. Esi Ümmü Seleme'yi yanına alarak 1400 yaya, 200 süvari ile yola çıkarken; "Biz buranın hayrını isteriz" buyurmuştur. Rasûlullah Medine'den hareket ettikten sonra Hayber ile Gatafan kabilesi arasına karargâh kurdu. Sabaha kadar burada bekledi
(Ibn Hişâm, es-Sîre, III/343).

Gatafanlıların Hayber'e yardımını engellemek için burada konaklamış bulunuyordu. Hayberliler sabaha kadar, Müslümanların gelişinden haberdar olmamışlardı. Sabahleyin kalelerinin kapısını açtıklarında; "Muhammed gelmiş ve günlerden de cumartesidir" diyerek kalelerine tekrar döndüler. Yahudiler mukaddes günleri olduğu için cumartesi günü muharebe etmezlerdi. Rasûlullah bunu görünce; "Allahû Ekber, Hayber harab oldu" buyurdu
(Ibn Sa'd, et-Tabakat, II,106).

Müslümanların bu muharebede beyaz renkli sancagini da Hz. Ali tasiyordu. Bu gazvede Müslümanların kullandıkları parola; "Yâ Mansür, Emit, Emit" "Ey Allah'in galip kıldığı Müslüman asker öldür öldür' idi
(Ibn Sa it, II,1I6, Ibn Hisâm, III, 347).

Hayber'in fethi, Naim kalesi ile başladı. Burada Mahmûd b. Mesleme atılan tasla şehit oldu. Sonra Kamûs kalesi ele geçirildi. Daha sonra, Vatîh, Sülâlim, Sik, Netah ve Ketîba kaleleri alındı. Bu kalelerin ele geçirilmesinde şiddetli çarpışmalar oldu. Müslümanlardan yirmi beş kişi şehit olurken, Yahudilerin kaybı doksan üç kişi oldu. Hayber'in ileri gelenlerinden Useyr, Yâsir, Emir ve Kinâne b. Ebi'l-Hukayk ve kardesi öldürüldü
(Ibn Sa'd, II, 1I7).

Müslümanlar bu gazvede pek çok esir aldılar. Ancak Hayber halkı esirlerinin iadesini, kendilerinin de affedilmesini istediler. Rasûlullah da bunu kâbul etti. Yahûdilerin ileri gelenlerinden Huyey Ahtab'ın kızı Safiyye de esirler arasında idi. Rasûlullah Hz. Safiyye'ye ailesinin yanına dönmeyi teklif ettiği halde Safiyye, müslüman olarak Hz. Peygamber'e es olmayi tercih etti. Hz. Safiyye Hayber gazvesinden önce Kinâne b. Rabia ile evlenmişti. İlk gece, gördüğü bir rüyayı Kinâne'ye anlatmış O da; "Sen ancak Muhammed'i istiyorsun" diyerek yüzüne bir tokat vurmuştu da, gözü morarmıştı. Safiyye'nin Hz. Peygamber ile evlendigi zaman hâlâ bu morlugun izi vardi. Nitekim Rasûlullah'ın bunu sorması üzerine esi de bu hadiseyi ona anlatmıştır
(Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil, II, 221)

Bu muharebe sonunda Zeynep bint el-Hâris, Rasûlüllah'a zehirli bir koyun ikram etti. Rasûlullah ondan bir parça aldı, ancak yutmadan koyunun zehirli olduğunu bildirdi. Kadın çağırıldı, suçunu itiraf etti ve söyle dedi:
"Gerçekten Peygamber isen, sana bundan haber verilir, eğer hükümdar isen senden kurtulmuş oluruz." Ancak Bişr b. Bera bundan aldığı lokma ile zehirlenerek vefat etti. Bunun üzerine kadın Bişr'e kısas olarak öldürüldü. Rasûlullah son hastalığında dahi Hayber'de aldığı bu lokmanın tesirini hissettiğini beyan buyurmuştur
 (Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil, II, 222).

Bu gazve sonunda Hayberlilerin hayatlarının korunması, çoluk ve çocuklarının serbest bırakılması şartıyla Hayber'den çekilip gitmeyi ve Topraklarını, altın ve gümüşlerini, üzerindekiler hariç, elbise ve silahlarını teslim etmeyi, hiç bir şey saklamayacaklarını kabul etmek şartıyla Hz. Peygamber ile sulh antlaşması yaptılar. Rasûlullah da Hayber arazisini, ashabı arasında taksim etmişlerdi. Ancak Yahudilerin; "Biz toprağı islemeyi ve hurma yetiştirmeyi biliriz, bizi yerimizde bırak" demeleri üzerine Hz. Peygamber, onları kendi mülklerinde yarıcı olarak çalışmalarına ve orada kalmalarına izin vermiştir
(el-Belâzürî, Fütûhu'l-Büldân, Çev: Mustafa Fayda, Ankara 1987, s. 88).

Bu duruma göre çoluk ve çocukları bağışlanmış, araziler elde edilen mahsulün ikiye ayrılması suretiyle onlara bırakılmıştı. Buna mukabil hiç bir mal saklanmaksızın teslim edilecekti. İşte Kinâne b. Rabi' bu antlaşma hükümlerine uymadığı, iadesi gereken malları sakladığı ve Mahmûd b. Mesleme'nin ölümüne sebep olduğu için öldürülmüştür (Ibn Hisâm III, 351). Ayrıca yapılan bu antlaşmaya göre Rasûlullah onları Hayber'den istediği zaman çıkaracaktı
(Ebû Dâvûd, Harâc, 24).

Hayberliler, Hz. Peygamber'in irtihalinden sonra da Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer zamanına kadar belirlenen usul ile yancı olarak orada kalmaya devam ettiler. Bu arazilerin gelirlerin toplamak isi ile, Hz. Abdullah b. Ravâha görevlendirilmişti. Ancak Hz. Ömer zamanında aralarında zinanın çoğalması, Müslümanlara karşı iyi davranmamaları, Hz. Ömer'in oglu Abdullah'a suikast girişiminde bulunmaları ve Müslümanların Hayber toprağını işletecek duruma gelmeleri üzerine Yahudiler Hayber'den Sam'a sürülmüşlerdir
(el-Belâzürî, a.g.e, s. 38-40; Yâkût el-Hamevî, Mu'cemü'l-Büldân, Hayber mad.)

Yahûdilerin Hayber'den çıkarılmalarına Rasûlullah'ın "Arabistan'da iki dinin bir arada olmayacağına dair" hadisinin de sebep olduğu rivayet edilmektedir
(Imâm Mâlik, Muvatta', Medine 17-19; Ibn Hanbel, Müsned VI, 275).

Hz. Ömer, Yahûdileri Hayber'den çıkardıktan sonra Hayber arazisini daha önce Rasûlullah'ın taksim ettiği ashaba ve ailelerine dağıtmıştır.
Kaynak: İslam tarihi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder