12 Temmuz 2013 Cuma

ZEKÂT VE SADAKANIN EN MAKBULÜ



Hadîs-i Şerîf:
 “Kişinin hayatta ve sıhhatli iken bir dirhem (gümüş para) sadaka vermesi, ölmek üzere iken yüz dînar (altın para) sadaka vermesinden hayırlıdır.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i İbn-i Hibbân)
Hicrî:19 Şaban 1434   •Fazilet Takvim

ZEKÂT VE SADAKANIN EN MAKBULÜ


Bakara Sûresinin 273. âyetinin tefsiri:
لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
“Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.”

Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar.

Medine’de -ne meskenleri ne de akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah’ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki: “Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir.”

Bakara sûresinin 273. âyet-i kerîmesi Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir.

Allah rızası için nöbet bekleyen veya Allah rızası için ilim öğrenen veya Allah rızası için Allah yolundaki hizmetlere kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmağa vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer.

Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir.

Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.
Hicrî:19 Şaban 1434   •Fazilet Takvim


Hadîs-i Şerîf:
 “Sadakanın en fazîletli olanı Ramazan ayında verilendir.” 
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)
Hicrî:25 Şaban 1434   •Fazilet Takvim

“NAMAZI DOSDOĞRU KILINIZ VE ZEKÂTI VERİNİZ”


Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir.
Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk’ın emrine itâat için, zengin Müslümanların seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ’nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir.

Bu sekiz sınıf Tevbe Sûresi’nin 60. âyeti kerîmesinde bildirilmiştir:
 إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“Sadaka(zekât)lar, ancak fakirlere, yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûb (kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlar)a, (âzad edilecek) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara mahsustur...”

Zekât, İslâm'ın beş şartından birisidir.

Hür, akıllı, bâliğ (ergen) ve nisâb miktârı mala mâlik olan Müslümânın zekât vermesi farzdır.

Zekâtta nisab: Aslî ihtiyâçlarından ve borçlarından başka, 20 miskal (80,18 gr) altın veya bu değerde nakit para ve ticâret malı; otlayan hayvanlarda ise devede beş, sığırda otuz ve koyunda kırk adettir.

Zekât vermenin farz olması için nisâba kavuştuktan sonra malın üzerinden bir yıl geçmelidir.

Aslî ihtiyaçlar: Ev ve ev için lüzûmlu eşya, elbiseler, âletler, kitaplar, binek (at veya araba) ve bir aylık -sahih görülen diğer bir görüşe göre bir senelik- erzaktır. Borç karşılığı para da aslî ihtiyaçlardandır.

Nisâb miktarının sene içinde eksilmesi, zekât vermeye mâni değildir. Nisâb miktarının senenin başında ve sonunda mevcut olması yeterlidir.

Zekât verirken veya vermek üzere ayırırken kalb ile zekâta niyet edilmesi lâzımdır. Dil ile söylemek lâzım gelmez.

Zekât niyeti ile verirken hediye veya borç olarak verdiğini söylemekte bir mahzûr yoktur.
Hicrî:25 Şaban 1434   •Fazilet Takvim


Hadîs-i Şerîf:
 “Her hangi bir mü’min aç olan bir mü’mini doyurursa, Allâhü Teâlâ kıyâmet günü onu cennet meyveleriyle doyurur.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî:26 Şaban 1434   •Fazilet Takvim

SADAKA VE ZEKÂTI KİMLERE VERMELİ


Sadaka ve zekâtı nemalandıran, yani sadaka ve zekâtı iyilikte kullanan kimseleri seçmeli, onları gözetmelidir.

• Dünyadan yüz çevirip yalnız âhiret için çalışan muttaki; Allâh’tan korkan fakirleri seçmelidir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Yalnız müttakilerin (Allâh’tan korkanların) yemeğini ye. Senin yemeğini de yalnız müttakiler; Allâh’tan korkanlar yesin.”
Çünkü onlara yapılan yardım, onların takvalarını artırmağa hizmet eder. Bu sâyede yardımda bulunan da ecir kazanır. Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

“Yemeğinizi müttakilere; Allâh’tan korkanlara yedirin. Sadakalarınızı da mü'minlere verin.”

“Yemeğin ile Allah için sevdiğin kimseye ziyafet ver.”

• Bilhassa ilim sahibi olan fakirleri seçmelidir. Çünkü bunlara vermek ilimde kendilerine yardım etmektir. Allah rızasını kazanmak niyeti ile ilim tahsili en büyük ibadettir. İbn-i Mübarek sadakalarını bilhassa âlimlerin fakirlerine verirdi. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulduğunda buyurdular ki:

– “Ben, Peygamberlikten sonra ilimden daha üstün bir rütbe olduğunu zannetmiyorum.
Âlimlerden biri bir ihtiyaçla karşılaşınca onun ile meşgul olur da okuyamaz. Onun ihtiyacını temin edip okumasını sağlamak daha makbuldür.”

SAĞLIK: KALP HASTALIĞI BELİRTİLERİ
Kalbimiz vücudumuza gerekli kanı ve oksijeni pompalayamadığı zaman kendisinde ve diğer uzuvlarda birtakım rahatsızlıklar meydana gelir.
Kalb rahatsızlıkları göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, morarma, bayılma, ödem, öksürük, çabuk yorulma, halsizlik gibi şikâyetlere sebep olabileceği gibi bu şikâyetleri olmayan bir kişinin de bir kalp hastalığı olabilir. Bu sebeple muntazam doktor kontrolünden geçilmelidir.
Hicrî:26 Şaban 1434   •Fazilet Takvim


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder