22 Kasım 2013 Cuma

ŞEYTAN MÜ'MİNLERLE UĞRAŞIR




Şeytan ve Nefs-i Emmâre

Şeytan yeme ve içme sebebiyle Âdem oğluna musallat olur. İnsan ikisini (yeme ve içmeyi) terk ettiği zaman, mide ve ferç şehvetini kestiği takdirde şeytan asla kendisine müdâhele etme yolunu bulamaz. Şeytanı ıslâh etmenin yolu kişinin midesine ve beline sahip olmasından geçer.
 Amma nefs-i emmâre'nin ıslâhının yolu vardır. Nefs-i emmârenin islah yolu, beş vakit namazdır. Çünkü namazın farz olmasının sebebi nefsin ıslâhıdır. Zirâ namazda üç tabaka lezzet vardır.
1-      Büyük Melik'in (Allah'ın) huzurunda el bağlamak,
2-      Onun için rükü'a varmak,
3-      Onun için secde etmek.
Nefis, hudû', (boyun eğmek) huşû' ve tezellül (tevâzu) ile ıslah olur.

Şeytân-ı  Merîd

    Vehb bin Münebbih[1] buyurdular:
Nuh Aleyhisselâm, gemiden çıktığında, Şeytan aleyhilla'ne geldi. Nuh Aleyhisselâm, ona sordu:
-"Ey Allah'ın düşmanı! Âdem oğlunun  hangi ahlâkı, sana ve senin askerlerine, onları dalâlete sokmanızda ve helâk'a götürmenizde en yardımcıdır." Şeytan:
-"Biz Âdem oğlunun, Şahih (aşırı cimri) harîs (dünyaya düşkün), hasûd (kıskanç), cebbâr (zorba) ve acûl (aceleci) gördüğümüz zaman, ona bir kere dokunuruz. Bu ahlâklar birinde toplandığı zaman, biz onu "Şeytan merîd" diye isimlendiririz. Çünkü bu kötü ahlâklar, şeytanların reisinin ahlâkıdır.

  Şeytan ve Dünya Ehline

Haberde rivâyet edildiğine göre: İblis aleyhilla'ne, her gün dünyayı ellerinin üzerine kaldırır ve şöyle seslenir:
-"Kim kendisi için zarar verip, fayda sağlamayan dünyayı satın alır?" Dünya ehli olanlar:
-"Biz" diye cevap verirler. Şeytan şöyle seslenir:
-"Acele etmeyin! Gerçekten onun büyük kusuru vardır." Onlar:
-"Bir sakıncası yoktur,"derler. Şeytan:
-"Dünyanın değeri, altın ve gümüş değil; onun fiyatı cennette ki, nasibiniz (makamınız)dır. Ben dünyayı dört şeye karşılık satın aldım: Allah'ın laneti, Allah'ın gadabı, Allah'ın azabı ve Allah ile ilişkimi kesmek. Ben cenneti bunların karşılığında sattım, cenneti verip, dünyayı satın aldım,"der. Dünya ehli olanlar:
-"Bu bizim için caizdir. Kabul ediyoruz," derler. Şeytan yine kendilerine:
-"Bu alış verişte beni kârlı çıkarmanızı istiyorum. Bunun için söylediklerime kalblerinizi açmanız ve ebediyen başka sözlere kulak asmamanızdır."der. Onlar:
-"Evet!" derler. Ve şeytanın sözlerini tutarlar. Bunun üzerine Şeytan şöyle der:
-"Ne kötü bir ticâret!"

Hâfız (k.s.)[2] buyurdu:
“Asla ve temele kavuşan,
fâni cihandan ahd bütünlüğü ve bekâ iste.
Zîrâ bu yaşlı sevgili bir damadın gönlündedir
ve hiçbirine vefası yoktur.”

Şeyh Sâdî (k.s.)[3] buyurdular:
“Dünyaya bel bağlanmaz ki,
O her birinde bir başkasınındır.
Dünyaya gönül bağlamak mutribler gibi olmaktır.
Oynaşıp bırakır. Dünya senin bu aşkına lâyık değildir.
Zîrâ o sevenlerin her birini bıraktı. Yeni sevgililer peşinde.”
 
Şeytan Mü'minlerle Uğraşır

Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerine, şeytanın vesvesesi soruldu. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri:
سُئِلَ النَّبـِيُّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الْوَسْوَسَةِ فَقَالَ عَلَيْهِ السَّلام السّارِقُ لاَ يَدْخُلُ بَيْتاً فِيهِ شَيْءٌ  فَذَلِكَ مَحْضُ اْلإِيمَانِ
-"Hırsız, içinde bir şey olmayan eve girmez. İşte bu imanın tâ kendisidir."
Hazreti Ali bin Ebi Tâlib (r.a.) şöyle buyurdular:
"Bizimle ehli kitabın namazlarının arasındaki fark, şeytanın vesvesesidir. Kâfirler, şeytana muvâfık amel işledikleri için, şeytan onların amellerinden el çekmiştir. Mü'minler ise, şeytana muhâ-lefet ediyor ve onunla savaşıyorlar. Muhârebe ise mûhâliflerle olur."
 
Hikâye (Şeytan)
 Hikâye olunduğuna göre; Horasân ehlinden bir adam Irak tarafına doğru yola çıktı. Oradaki âlimlerin birine gidip gelerek, dört bin hikmetli hadis öğrendi. Sonra da memleketine dönmek için üstâzından izin istedi. Üstazı kendisine:
 -"Sana öğrendiğin hadislerden sonra çok hayırlı bir kelime öğreteceğim," dedi. O:
 -"Nedir o?"diye sordu: Üstazı:
 -"Horasân’da Şeytan olur mu?" diye sordu:
 -"Evet!"dedi. Hocası:
 -" Size vesvese verir mi?" diye sordu.
 -"Evet!" dedi. Hocası, sordu:
 -"Onun vesvesesine karşı ne yaparsınız?" diye sordu. Adam:
 -"Onu reddederiz," dedi. Hocası:
-"Eğer ikinci defa vesvese verirse ne yaparsınız?" diye sordu. Hocası:
-"Eğer Allah'ın düşmanı size eziyetlerde bulunur, sizi Allah'a itaatten meşgûl ederse,  onun vesvesesini reddetmekle meşgûl olmayın. Şeytana karşı yabancının çoban köpeğine davrandığı gibi davranın. Allah'a sığının. Çünkü şeytan, (Allah'ın) köpeklerinden bir köpektir,"dedi.
Cenâb-ı Allah, bizi ve sizi şeytanın hilelerinden ve şerrinden korusun.


[1] Vehb bin Münebbih: Büyük hadis âlimidir. Tabiîndendir.  645 (H. 24) tarihinde San’a da doğdu. İyi bir eğitim gördü. San’a kadısı oldu. 737 (H. 124) tarihinde San’a da vefat etti.
[2] Hâfız-ı Şirâzî diye meşhûr olan bu büyük İslâm şâirinin asıl adı, Şemseddin bin Kemâleddindir.  1318 (H. 720) yılında Şiraz’da doğdu. İyi bir eğitim gördü. Nakşıbendi yoluna mensûb olan Hâfız Şirâzî hazretlerinin Tirmurlenk ile sohbetleri meşhurdur. Hâfız-ı Şirâzî, “Divânı”nı büyük bir aşk ve heyecan ile yazdığı için Müfessir İsmail Hakkı Bursevî hazretleri ondan nakiller yaptı. Hâfız Şirazî hazretleri, 1389 (H. 791) tarihinde Şiraz’da vefat etti.
[3] Sa’dî Şirazî (k.s.) hazretlerinin asıl adı, Müslühüddin Şeyh Sadî’dir. 1193 (H. 589) yılın da Şiraz da doğdu. İyi bir eğitim gördü. Abdülkadir Geylânî hazretlerinin talebesi ve halifelerindendir. Büyük bir âlim ve evliyâydı. Bostan ve sonra da yazmış olduğu Gülistan isimli eserleri dünya şahâserlerindendir. Ruhu’l-beyân tefsiri, Bostan ve Gülistan’dan bir çok beyitler almıştır.  Şeyh Sadî hazretleri, 1292 (H.691) yılında Şiraz’da vefat etti.
Ruhul Beyan c. 1,



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder