10 Şubat 2015 Salı

İCMÂ-I ÜMMET




قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَأَلْتُ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ اَنْ لَا يَجْمَعَ اُمَّتِي عَلَى ضَلَالَةٍ فَاَعْطَانِيهَا. (حم)
" امتمى ضلالت  ( سابقلق ) اؤزرنده برلشترممسى إيجون الله تعالى يه دعا أتم اونى بانه وردى دعامى قبول أتدى ."
Ümmetimi dalâlet (sapıklık) üzerinde birleştirmemesi için Allâhü Teâlâ’ya dua ettim. Onu bana verdi; duamı kabul etti.” 
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
Hicrî: 15 Rebîulâhir 1436   Fazilet Takvimi  

İCMÂ-I ÜMMET


Peygamber Efendimize (s.a.v.) vahiy gelir o ümmetine tebliğ buyururdu. Peygamberimizden sonra vahiy gelme ihtimâli kalmadı. Fakat Kur’ân-ı Kerîm, nice Ashâb-ı Kirâm’ın ezberinde idi.
Kur’ân-ı Kerîm’de açıklanmayan meseleler hakkında sünnet-i seniyye ile yani Resûlullah ne buyurmuş ve ne yapmış ise yahut bir kimseyi bir iş yaparken görüp de men etmemiş; yapma dememiş ise ona uyarak amel edilirdi.
Lâkin sünnet-i seniyye ve hadîs-i şerîflerin tamamını Ashâb-ı Kirâm’ın hepsi ezberlememişti. Çünkü: Ashâb-ı Kirâm’ın kimi geçim için pazar yerlerinde alış veriş ile kimi de çiftçilik ile meşgul olduklarından dâimâ Resûlullâh’ın mübârek meclisinde toplanamayıp ancak vakit buldukça bulunurlardı.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hüküm beyân buyurunca ve öğretince hazır bulunanlar, onu beller ve hazır bulunmayanlara bildirirlerdi. Bu cihetle bazıları, bazı hadîs-i şerîfi ve diğerleri diğer hadîs-i şerîfi bilirlerdi ve bilmediklerini bilenlerden öğrenirlerdi.
Hatta Ashâb-ı Kirâm’ın büyükleri; Hazret-i Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali, Abdurrahman bin Avf, Abdullah bin Mes’ûd, Übey bin Kâ’b, Muâz bin Cebel, Ammâr bin Yâsir, Huzeyfe bin Yemân, Zeyd bin Sâbit, Ebu’d-Derdâ, Ebû Mûsa’l-Eş’arî, Selmânü’l-Fârisî radıyallâhü anhüm hazretleri, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında fetvâ verirlerdi. Böyle iken pek çok hadîs-i şerîfleri bilemeyip diğer Ashâb-ı Kirâm’a mürâcaat ederler ve: “Falan meseleye dâir bir hadîs var mı?” diye sorarlar, bir hadîs-i şerîf bulunursa onunla amel ederlerdi.
Peygamber Efendimizin mîrâsının vârisler arasında taksîmi hakkında Ashâb-ı Kirâm arasında ihtilâf oldu. Ebûbekr-i Sıddîk’ın (r.a.) “Peygamberden mîrâs kalmaz” diye rivâyet ettiği hadîs-i şerîf ile amel olunmuş idi.
Ashâb-ı Kirâm, eğer sünnet-i seniyyede de bir sarâhat; açıklık bulamaz ise re’y ve kıyâs ile ictihâd eder ve onunla amel ederdi.
İşte bu cihetle ilk asırda bir ictihâd kapısı açıldı ve gerek Ashâb-ı güzîn, gerek sâir müctehidler bir meselede ittifak edince artık tereddüde mahal kalmadı ve buna “İcmâ-ı ümmet” denildi.
Dînin dört delili Kur’ân-ı Kerîm, Sünnet, İcmâ-ı Ümmet ve Kıyâs olup üçüncüsü İcmâ’dır.
Hicrî: 15 Rebîulâhir 1436   Fazilet Takvimi  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder