3 Haziran 2015 Çarşamba

SELMÂN-I FÂRİSÎ RADIYALLÂHÜ ANH




قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:   مَنْ بَاتَ عَلَى طَهَارَةٍ ثُمَّ مَاتَ مِنْ لَيْلَتِهِ مَاتَ شَهِيدًا. (كنز)
بيغمبر افندمز ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر . "كم عبدستلى اولراق اويور و اوكجه اؤلورسه شهيد اولراق اؤلمش اولور ."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kim abdestli olarak uyur ve o gece ölürse şehid olarak ölmüş olur.” 
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî: 16 Şaban  1436   Fazilet Takvimi  

SELMÂN-I FÂRİSÎ RADIYALLÂHÜ ANH


Selmânü’l-Hayr radıyallâhü anh Silsile-i sâdâtın ikinci halkasıdır. Künyesi Ebû Abdullah’dır. Hazret-i Ömer radıyallahü anh kendisini Medâin’e vali tayin etmiştir. Hazret-i Osman radıyallahü anhın halifeliği zamanında vefat etmiştir. Uzun ömür yaşayan bir zattır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
• “Sâbıklar (İslâm’a ilk giren ve cennete ilk girecekler) dört kişidir. Arab’ın sâbıkı benim, Rûm’un sâbıkı Suheyb’dir, Acem’in sâbıkı Selmân’dır, Habeş’in sâbıkı da Bilâl’dir.”
• “Selmân bizdendir; Ehl-i beyttendir.”
Selmân-ı Fârisî hazretleri Müslüman olduğunu arz etmek için Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) huzuruna geldi. Lâkin ne dediği anlaşılmıyordu. Resûlullah (s.a.v.) bir tercüman istediler. Arabça ve Farsça bilen bir Yahudi tüccar buldular. Selman-ı Farisî (radıyallahü anh), Hazret-i Muhammed’i (sallallahü aleyhi ve sellem) medh edip, Yahudileri kötülüyordu. Yahudi tercümanın hoşuna gitmediğinden değiştirerek; “Bu size kötü söz söylüyor” dedi.
Resûlullah (s.a.v.) üzüldüler. Hemen Cebrâil (aleyhisselam) gelip hakikati bildirdi.
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de doğru tercümeyi kelime kelime Yahudi tercümana söylediler. Yahudi, “Ya Muhammed, sen bu lisanı biliyorken niçin beni çağırdın?” dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Ben bilmiyordum. Cebrâil (aleyhisselam) gelip öğretti” buyurdular. Bunun üzerine Yahudi tercüman, Müslüman oldu.
Sonra Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Cebrâil aleyhisselama: “Selman’a Arapça’yı öğret” buyurdular. Cebrâil aleyhisselam: “Gözlerini yumsun, ağzını açsın” dedi. Cebrâil aleyhisselam mübarek tükürüğünü onun ağzına koydu, Hazret-i Selman hemen fasîh Arapça konuşmağa başladı. (Târihu’l-Hamîs, Diyârbekrî)
Hicrî: 16 Şaban  1436   Fazilet Takvimi  

SELMÂN-I FÂRİSÎ HAZRETLERİNİN VEFATI

Selmân-ı Fârisî (r.a.) vefat edeceği vakit hanımına: “Bana sakladığım şeyi getir” dedi. O da bir misk kesesi getirdi. Sonra bir bardak su istedi. Miski suya atıp karıştırdı ve “Bunu etrafıma serpiniz. Zira yanıma Allâhü Teâlâ’nın bazı kulları (Melekler) gelirler. Onlar yemezler. Lâkin güzel kokuyu severler” dedi ve sonra da dışarı çıkmalarını emretti. Hanımı emrettiği gibi yaptı ve odadan dışarıya çıktı. Bir müddet sonra içeriden:
“Esselâmü aleyke, ey Allâh’ın velîsi ve Resûlullâh’ın (s.a.v.) sahâbîsi” diye bir ses işitip içeri girdi. Hazret-i Selmân’ın vefât ettiğini gördü.
Saîd bin Müseyyeb, Abdullah bin Selâm’dan (r. anhümâ) şöyle işittiğini anlatır: Selmân-ı Farisî (r.a.) bana dedi ki: “Ey kardeşim! Hangimiz evvel vefat edersek, vefat eden kendisini hayatta olana göstersin” dedi.
“Bu mümkün olur mu?” dedim.
“Evet, olur. Çünkü mü’minin ruhu bedeninden ayrılınca, istediği yere gidebilir. Kâfirin ruhu Cehennem’de Siccîn’de hapsedilmiştir.” dedi.
Selmân (r.a.) -benden önce- vefat etti.
Bir gün kaylûle yaparken (yani gün ortasında uyurken) Selmân’ın (r.a.) geldiğini gördüm. Selâm verdi. Selâmını aldım. “Yerini nasıl buldun?” diye sordum.
“İyidir. Tevekkül et. Tevekkül ne iyi şeydir.” dedi ve bunu üç kere tekrarladı.
Hicrî: 17 Şaban  1436   Fazilet Takvimi 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder